Hastalar, ağız ve diş sağılığı kapsamındaki tedavileri gerçekleştirecek hekim seçiminde sıklıkla üniversitelerde görev alan akademisyen diş hekimlerini tercih etme eğilimindedirler. Bu yaklaşım insan tabiatına uygun ve
anlaşılabilir olmakla birlikte; hastaların, akademisyen diş hekimlerinin hangi farklı meziyet ve özelliklere sahip olabileceğinin farkında olması ve tercihini bu bilinç doğrultusunda kullanması kendi yararlarına olacaktır.
Öncelikle, akademisyen bir diş hekiminin serbest diş hekimine göre daha kapsamlı bir sorumluluk alanı ve görev tanımı olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Birincisi klinik yetkinlik ve teşhis-tedavi hizmeti sunumu olmak üzere, akademisyen diş hekimleri için başlıca üç ana sorumluluk alanı ve görev tanımı daha eklenebilir: eğitim-öğretim faaliyetleri, akademik çalışmalar ve hiyerarşik-resmi kurum yönetimi.
Alt başlıklar halinde bu dört ana bileşeni kısaca anlatmaya çalışalım.
Birincisi klinik yetkinlik ve teşhis-tedavi hizmeti sunumu olmak üzere, akademisyen diş hekimleri için başlıca üç ana sorumluluk alanı ve görev tanımı daha eklenebilir: eğitim-öğretim faaliyetleri, akademik çalışmalar ve hiyerarşik-resmi kurum yönetimi. Alt başlıklar halinde bu dört ana bileşeni kısaca anlatmaya çalışalım.
Çoğu zaman güven zeminine oturmuş hasta-hekim ilişkisi ile etkin ve başarılı bir tedavi beklentisi içinde olan hastalar için en fazla üzerinde durulması gereken başlığın bu olduğunu söylemek şaşırtıcı olmasa gerek. Ancak bireylerin hekimin klinik başarısını ölçmede diğer üç başlığın da aynı etkiye sahip olduğunu düşünmesi bazen yanıltıcı olabilir. Çünkü; akademisyen bir diş hekiminin üniversitede üst düzey bir yönetici olması, kendi alanında meslektaşlarına nazaran çok daha fazla akademik yayına sahip olması veya öğrencileri tarafından iyi bir eğitimci olarak nitelenmesi klinik hizmetlerdeki etkinliğinin her zaman direkt bir göstergesi olamayabilir.
Diğer üç başlığın klinik hizmetlerdeki etkinlikte sahip olduğu paya birazdan değineceğiz. Ancak önce akademisyen bir diş hekiminin klinik hizmetlerdeki etkinliğini ölçmede yardımcı olabilecek diğer yöntemleri de başlıklar halinde sıralayalım:
- Mesleki deneyim klinik başarıda önemli bir yer tutmaktadır. Bir hekimin aktif klinisyen olarak çalıştığı süre önemli olabilir.
- Hekimlerin kendi adlarına açtıkları kişisel web siteleri ve sosyal medya hesaplarında paylaştıkları çeşitli bilgilerden (vaka paylaşımı vb.) yararlanabilirsiniz. Bazen hekimler bu tür dijital ortamlarda spesifik alanlardaki mesleki deneyimlerini paylaşırlar ve beklentilerinizi büyük ölçüde karşılayabilirler. Ayrıca yine hekimlerin kendi adlarına açılan bu tür siteler ve hesaplarda ilgili hekimin hastalarının yaptığı yorumlar da sizin için yol gösterici olabilir. Ancak hekimin kendisi ile organik bağı olmayan birçok forum ve web adresinde karşılaşacağınız bilgiler sizin için doğru verileri sunma ihtimali zayıf olmasından ve hekimin kendi bilgi ve görüşlerini iletmemesinden dolayı son derece kafa karıştırıcı olacaktır.
- İlgili hekimden bizzat klinik destek almış gerçek kişilerin tavsiye ve düşüncelerini dikkate alabilirsiniz. Ancak her hasta-hekim ilişkisinin kendine özgü dinamikleri olduğunu ve bu olgunun standardize edilemeyeceğini unutmayın. Herhangi bir hekimden aldığı tedavi hizmetinden memnun olmayan kişilerle karşılaşabilirsiniz, bu durum sizin de alacağınız tedavi sonrasında memnun kalmayacağınızı göstermez. Benzer şekilde birçok kişiden olumlu görüşler alsanız dahi bir hekimle olan iletişiminizde hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.
Öğrencilerin hem pratik hem de teorik eğitimlerine katılıyor olmak, bir akademisyen diş hekimine kişisel olarak çok fazla olumlu özellik kazandırmaktadır. Sabırlı olmayı öğrenmek, insanın öğrenme ve kavrama süreçlerinin farkında olmak ve hataları tolere edebilen bir hekim haline gelmek bu olumlu niteliklerden bazılarıdır. Eğitim faaliyetleri içerisinde bulunan bir akademisyen diş hekiminin, klinik ortamda hastalarına da bir öğrencisi ile kurduğu iletişimin etkilerini yansıtması doğaldır. Bu nedenle öğrencileri ile ilişkisi takdir edilen bir akademisyen diş hekiminin hastaya yaklaşımının da bireyler tarafından özümsenmesi beklenebilir.
Akademik çalışmalarının niceliksel ve niteliksel olarak fazla olması bir hekimin araştırmacı ve sorgulayıcı kimliğinin güçlü olduğunu, yeni fikir ve tedavi yöntemlerine açık olduğunu güncel bilgi akışını yakından takip ettiğini göstermektedir. Ancak bireylerin kendilerine tedavi sunacak hekimi seçerken ortaya konan akademik çalışmaların niteliksel özelliklerine daha fazla dikkat etmelerini söylemek yanlış olmaz. Çünkü diş hekimliğindeki akademik çalışmaların büyük kısmı klinik faaliyetler kapsamında oluşturulmasına rağmen, hastaların klinik beklentileri ile direkt ilişkili olmayan araştırmaların sayısı da oldukça fazladır. Her ne olursa olsun; akademisyen bir diş hekiminin araştırmacı kimliğinin belirgin olması, o hekimin klinik becerileri üzerinde (özellikle yeniliklere açık olması sebebiyle) olumlu etkiler oluşturmaktadır.
Akademisyen bir diş hekiminin görev yaptığı kurumda üst düzey bir yönetim görevini üstlenmiş olması (dekan, anabilim dalı başkanı vb.); o hekimin başta meslektaşları olmak üzere kişilerle olan ikili ilişkilerinde, acil durumlarda aldığı kararlarda ve liderlik vasfı sayesinde herhangi bir konudaki işleyişi düzenlemede başarılı olduğunun göstergesidir. Yönetici konumundaki akademisyen diş hekimlerinin resmi-gayri resmi görevleri nedeniyle klinik faaliyetlere katılımı azalmaktadır. Bu sebeple hastalar genellikle bu konumlara sahip hekimleri tercih etme şansını yakalayamayabilirler. Ancak yönetici bir akademisyen diş hekiminin klinik faaliyetlerde bulunurken de yönetici vasfının etkisiyle hasta ile iletişiminin yüksek, teşhis ve tedavi sürecinde aldığı karar konusunda daha net ve bu durumu hastaya doğru şeklide iletebilen bir hekim olma özelliğini taşıdığını söyleyebiliriz.
Sonuç olarak; bir hekimin klinik yetkinliğini belirlemede göz önünde bulundurulabilecek birçok etmen olduğunu, ancak standart bir kılavuzumuzun olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bireylerin; akademisyen diş hekimlerinin klinik faaliyetler dışında da görev ve sorumlulukları olduğunun bilincine varması, hekime karşı yaklaşımlarının daha uygun bir çerçeveye oturmasına ve hekim ile hasta arasındaki iletişimin daha sağlıklı yürümesine fırsat tanıyacaktır.